ÇALIŞMA ALANI

TANIMLAR

Kıyı Su Yönetim Birimleri  (kıyı su kütleleri): Su Çerçeve Direktifi’ne göre benzer tipolojik (derinlik, tuzluluk, taban yapısı, akıntı özellikleri ve su yenilenme süresi gibi), baskı ve durum özelliklerine sahip kıyı suları alt yönetim birimleridir. Bu birimlerde, risk temelli izleme yaklaşımı kullanılarak belirlenen ekolojik hedefler doğrultusunda durum değerlendirmeleri yapılır ve özellikle “orta” kalitedeki su kütlelerinin “iyi” kaliteye yükseltilmesi için önlemler alınır.

Denizel Değerlendirme Birimi:  Benzer hidrolomorfolojik, biyolojik ve baskı unsularına  sahip ve her deniz için tanımlanan alt değerlendirme birimlerini tanımlar. İlk kez DeKoS’ta tanımlanmış, bu Belge için uzmanlar tarafından revize edilmiştir (Şekil 1).

Deniz suları: Kıyı sularını da içerecek şekilde, 12 deniz mili karasularını, tanımlı ise ekonomik münhasır bölge (EMB) sularını içine alır. Bu sular, Karadeniz’de tanımlı EMB sularını (23/06/1978) da kapsamaktadır. Ege Denizi’nde ve Akdeniz’de MEB sınırlandırma anlaşması mevcut değildir. Ancak, Akdeniz’de henüz bir sınırlandırma anlaşması yapılmamakla birlikte ülkemizin kendi kıta sahanlığına yönelik izlediği politikalar bellidir. Denizlerde herhangi bir çalışma planlamadan evvel Dış İşleri Bakanlığı- Denizcilik ve Havacılık Genel Md. Yrd. (DİB-DHGY) ile irtibata geçilmesi gereklidir.

Kıyı suları: SÇD başlangıç tanımına göre kıyıdan 1 dm uzaklıklığa kadar uzanan suları kapsayan ancak AB ülke uygulamalarında da karşılaşıldığı ve Yüzey Suları Kontrolü Yönetimi Yönetmeliği (30 Kasım 2012)’de tanımlandığı biçimi ile “Türkiye kıyılarının en dış uç noktalarından çizilen düz esas hattan itibaren deniz tarafına doğru 1 deniz mili (1852 m) mesafeye uzanan suları ve bunların deniz tabanı ve altı )” olarak tanımlanır. Bu tanım DEKOS (2014) yapılan kıyı suyu tanımlama çalışmalarında da kullanılmış ve kıyı su yönetim birimleri bu alanlar içinde tanımlanmıştır.   

Karasuları (ve İç sular): Genel olarak ulular arası düzeyde 12 dm uzaklığa kadar olan sular olarak tanımlanır. Karadeniz ve Akdeniz için 12 dm geçerli olup Ege Denizi için ana karadan 6 mil veya Türk anakarası ile Yunan adası arasında kalan alanın orta noktası esas alınarak tanımlanır. Marmara Denizi’nin tümü ise içsularımız olarak kabul edilir (DİB-DHGY).

İyi Çevresel Durum: Avrupa Birliği Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi’nde belirtildiği üzere “deniz sularının ekolojik açıdan çeşitli ve dinamik, temiz, sağlıklı ve üretken okyanuslar ve suları işaret eden ve deniz ortamının şimdiki ve gelecek kuşaklarca kullanılmaya devam edilmesini sağlayacak şekilde sürdürülebilir olarak kullanıldığını gösteren çevresel durumu” anlamına gelir. AB DSÇD’de tanımlanan bu durum AB Su Çerçeve Direktifi’nde kıyı suları için belirtilen “iyi ekolojik durum” yani 5-sınıflı değerlendirme sisteminde “iyi” ve “çok iyi” kalitedeki suların durumunu da ifade eder.

Bütünleşik izleme: Çevresel hedeflerin takibi doğrultusunda belirlenen göstergelerin  gerekli değişken ve parametrelerin zamansal ve mekânsal olarak uyumlu ve bilimsel değerlendirmelerin yapılmasına olanak tanıyacak şekilde izlenmesidir. Bütünleşik izleme ve değerlendirme, ekosistem bileşenlerinin ve bunlar üzerindeki baskı ve etkilerin belirlenen akılcı (basit, hedef odaklı ve bölgesel) göstergeler ile zaman ölçeklerinde uyumlu olarak izlenmesi ve değerlendirme birimlerinde İÇD’ye yönelik değerlendirilmesidir.

Risk Temelli İzleme Yaklaşımı: Ekolojik ve kimyasal kalite açısından  “orta-zayıf-kötü” kalite durumunda olan riskli bölgeler, zamansal olarak daha sık ve alansal olarak daha fazla sayıda istasyon ile izlenir.  Bu yaklaşımın bir nedeni SÇD “operasyonel” izleme ile ilişklendirmektir. Çünkü SÇD ‘de de yoğun baskı altında olan ve durumu orta kalitede olan riskli bölgelerin sık izlenmesi (SÇD-Ek V) istenir. Diğer bir nedeni de yılda 2 kez yapılan izlemelerin deniz genelinde olabileceği ancak insan aktivitelerinden kaynaklı durum değişimlerinin tespiti için mevsimsel değişimlerin muhakkak tarkip edilmesinin gerekliliğidir.